İletişimde Kalın

İncelemeler

Doğa Temelli Kentsel Çözümler: Temeli Atmak

Yayın Zamanı

tarih

Gelişmekte olan şehirlerlerin merkezlerine yaşanan göç ile söz konusu yerleşim alnlarındaki insan sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu nufur artışı ile kentler üzerindeki baskıda giderek artmaktadır. Bu durum ise şehirlerin giderek daha büyümesine ve daha fazla doğal alanın kentleşme için kullanılmasına neden olması gibi sorunları beraberinde getirmektedir.

Kentsel nufüs artışına paralel olarak şehrin yayılarak büyümesi kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Kırsal alanlardan şehir merkezlerine göç eden insanlar  yeni yaşam alanları arayışı ileözellikle büyük şehirlerin etrafındaki doğal alanları hızlı bir şekilde yerleşim alanlarına çevirmekte ve bu durum kentlerin çarpık bir şekilde gelişmesine neden olmaktadır. Bu yayılma yeşil alanlar, tarım alanları ve orman alanlarınıda betonlaştırmaya ve bu aolanlardaki doğal ekosistemin yok olmasına ve çevre kirliliğin artmasına nedne olmaktadır.

Son zamanlarda yaşanan bu zorluklar iklim değişikliği ve biyo çeşitliliğin kaybı gibi küresel tehditlerle de birleşmekte ve bunların sosyal, ekonomik ve çevresel etkileri her geçen gün daha da belirginleşmektedir.

Kentsel büyüme sadece çevresel sorunları değil aynı zamanda sosyal ve ekonomik sorunlarıda tetiklemektedir. İklim değişikliği  hava sıcaklıklarındaki aşırı değişim, su kaynaklarının azalması ve hava kirliliği gibi çevresel sorunlar, şehirlerdeki yaşam kalitesini olumsuz etkilerken, aynızamanda ekonomik kalkınmayıda engellemektedir. Örneğin aşırı sıcaklıklar veya sel gibi iklim olayları alt yapı üzerinde  büyük bir baskı oluşturabilir ve şehirlerin bu tür doğal felaketlerie hazırlıklı olmalarını zorlaştırabilir.

Biyolojik çeşitliliğin kaybı ise şehirlerin doğal ekosistemlerinden faydalanabilme kapasitesini  sınırlamakta ve ekosistem hizmetlerinin (temiz hava, su toprak vb.) kaybına yol açmaktadır. Bu kayıpla, toplumun sağlığı ve refahı üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratmaktadır.  Bu bağlamda, şehirler bu baskılarla başa çıkabilmek ve sürdürülebilir bir gelecek inşa edebilmek için çevresel, sosyal ve ekonomik stratejiler geliştirmek zorundadır.

Yerel yönetimler, nüfus için sağlıklı bir çevre sağlarken, doğal yaşam alanlarının bozulması ve yok edilmesiyle ilgili sorunları ele almak ve olumsuz etkilerin halihazırda savunmasız olan nüfusları orantısız şekilde etkilememesini sağlamak gibi zorluklarla karşı karşıyadır. Bu zorluklara yönelik geleneksel yaklaşımlar yetersiz kalmakta ve yenilikçi, sürdürülebilir çözümlere olan ihtiyaç her zamankinden daha büyük hale gelmektedir.

Doğayı anlamak, ondan öğrenmek ve doğa ile birlikte çalışmak, bu ve diğer birbiriyle bağlantılı sosyal, ekonomik ve çevresel zorluklarla mücadele etmek için sürdürülebilir bir yol olarak tanınan bir fırsat olarak öne çıkmaktadır (bkz. Şekil 1). ‘Doğa temelli çözümler’ (DtÇ) olarak bilinen bu fikir, doğanın ve sağlıklı ekosistemlerin gücünden yararlanmayı, tüm yerel yönetimlerin kullanabileceği önemli bir araç haline getirmektedir.

Şekil-1 İklim değişikliği, insanlar ve doğa arasındaki etkileşimlerin gösterimi. Kaynak

Kentsel planlamaya uyumlu bir yaklaşım sunan DtÇ, insan sağlığı ve refahı, eğitim, rekreasyon, biyolojik çeşitlilik, gıda güvenliği, doğal ve ekonomik kalkınma, iklim değişikliğine uyum ve risk azaltma, sosyal uyum gibi birçok fayda sağlayabilir.

“Doğa temelli çözümler, büyük ya da küçük tüm yerel yönetimlerin kullanabileceği yenilikçi bir araç olup, bize bölgemizi daha iyi anlamamıza ve topluluklarımızın ihtiyaçlarına yönelik stratejiler uygulamamıza olanak tanıyor… Alajuelita’nın kentsel büyümesi doğal alanlar üzerinde yayılıyor ve DtÇ kavramı, bu sürecin sürdürülebilirliğine daha fazla kriterle yaklaşmamızı sağlıyor. Şehrimizde yenilik kavramını benimserken, mevcut gerçekleri ve önerilen vizyonları da takdir ediyoruz.” – Bay Modesto Alpízar, Kosta Rika’da Alajuelita Belediye Başkanı

Bu ivmeden yararlanın
Bu potansiyel göz önüne alındığında, kentsel yeşil alanların miktarını ve kalitesini artırma, koruma ve yeniden oluşturma konusunda eşi benzeri görülmemiş bir ivme yaşanmaktadır. Bakanlar ve üst düzey devlet temsilcileri, küresel işletmeler ve özel sektör, bilim camiası ve Avrupa Komisyonu, DtÇ (doğa temelli çözümler) için siyasi liderliğin, finansmanın ve uygulamanın güçlendirilmesi çağrısında bulunmuşlardır.

Bu çözümler, Birleşmiş Milletler’in (BM) Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi, Paris Anlaşması ve “insanlara ve gezegene daha iyi yanıt vermek ve hizmet etmek” amacıyla hazırlanan Ortak Gündem gibi küresel tartışmalarda da giderek daha fazla gündeme getirilmektedir. Ayrıca, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri bağlamında da öne çıkmaktadır. Buna paralel olarak, Birleşmiş Milletler Çevre Meclisi’nin (UNEA-5) Beşinci Oturumu, 2022 yılında NbS’in çok taraflı olarak kabul edilmiş bir tanımını benimsemiş olup, bu tanım Avrupa Komisyonu ve Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin (IUCN) mevcut ve geniş çapta tanınan tanımlarını tamamlamaktadır.

Kutu 2. UNEA-5’in NbS Tanımı

Doğa temelli çözümler (DtÇ), sosyal, ekonomik ve çevresel zorlukları etkili ve uyumlu bir şekilde ele alırken, aynı zamanda insan refahı, ekosistem hizmetleri, dayanıklılık ve biyolojik çeşitlilik yararları sağlayan doğal veya değiştirilmiş kara, tatlı su, kıyı ve deniz ekosistemlerini koruma, muhafaza etme, restore etme, sürdürülebilir kullanım ve yönetmeye yönelik eylemlerdir. Bu çözümler şu şekilde tanınmaktadır:

  • Biyoçeşitlilik Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni (üç “Rio sözleşmesi”) içeren sosyal ve çevresel güvenlik önlemlerine, yerel topluluklar ve yerli halklar için bu tür güvenlik önlemleri dahil olmak üzere saygı göstermelidir;
  • Yerel, ulusal ve bölgesel koşullara göre, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’ne uygun olarak uygulanmalı ve uyarlanabilir şekilde yönetilebilmelidir;
  • Biyolojik çeşitlilik kaybı, iklim değişikliği, toprak bozulması, çölleşme, gıda güvenliği, afet riskleri, kentsel gelişim, su temini, yoksulluğun ortadan kaldırılması, eşitsizlik ve işsizlik gibi büyük sosyal, ekonomik ve çevresel zorlukları etkin ve verimli bir şekilde ele alarak, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmada küresel çabanın önemli bir parçası olarak rol oynamalıdır. Ayrıca, sosyal gelişim, sürdürülebilir ekonomik kalkınma, insan sağlığı ve geniş bir yelpazede ekosistem hizmetleri sağlamada temel rol oynayan eylemler arasında yer almalıdır.

Kaynak: UNEA (2022)

Uygulamada, (yarı) kentsel alanlarda uygulanabilecek çok çeşitli doğa temelli çözümler (DtÇ) bulunmaktadır. Örneğin, UnaLab (2022), farklı türlerde kentsel DtÇ’lerle ilgili yararlı bir genel bakış ve daha ayrıntılı bilgi sunmaktadır. Örnekler arasında, ormanlar ve parklar gibi biyolojik çeşitlilik içeren alanlar yaratmak, nehirlerin yeniden vahşileştirilmesi ve kıyıların veya sulak alanların restorasyonu yer alır.

Ayrıca, gri altyapıyı yeşil alternatiflerle değiştirebilir veya tamamlayabilirler; örneğin, standart asfalt ve çatılar yerine yeşil çatılar, cepheler ve doğal/geçirgen zemin kaplamaları kullanabilirler. Bu yaklaşımlar sel riskini azaltmaya, yağmur suyu yönetimine, ısı adalarına karşı mücadeleye, kirliliği azaltmaya ve rekreasyon alanları sağlamaya yardımcı olabilir.

Şehir genelinde uygulanan DtÇ, nehir ve sulak alan restorasyonu, yeşil sokak ağları, kentsel ormanlar veya ekolojik koridorlar gibi çözümler, biyolojik çeşitlilik açısından önemli faydalar sağlar, ancak daha fazla alan gerektirir. Daha hedefli uygulamalar ise yeşil çatılar, cep parkları veya daha büyük kentsel parklar, özel/topluluk (yağmur) bahçeleri, tutma havuzları, terk edilmiş alanların yeniden doğallaştırılması ve yağmur suyu havuzlarını içerir. (Yarı) kentsel DtÇ örneklerinin ve potansiyel faydalarının basitleştirilmiş bir şekilde gösterimi için Şekil 1’e bakabilirsiniz. Dünyanın dört bir yanından 1000’den fazla gerçek kentsel NbS örneğini keşfetmek isterseniz, etkileşimli Urban Nature Atlas‘ı ziyaret edebilirsiniz.

Kaynaklar:

Burgos, N., Rizzi, D., & Davis, M. (2024). Bridging Continents: Understanding the state-of-play around nature-based solutions in the EU and LAC as a foundation for collaboration. European Commission, Directorate-General for Research and Innovation, Publications Office of the European Union.
Davis, M.; Cuevas, N.B; Gvein, M.H. (2024). Transforming ambition into action to catalyse nature-based solutions: Insights from 250 good practice policy instruments, Nature-Based Solutions, 6, 100171. doi.org/10.1016/j.nbsj.2024.100171
UCLG (2022). Urban Ecosystem Restoration & Nature-based Solutions. Peer Learning Note #31. INTERLACE and Learning UCLG. Available at: learning.uclg.org/wp-content/uploads/2022/10/31_Urban-ecosystem-restoration-and-nature-based-solutions.pdf
UNEA (2022). Resolution 5/5 on Nature-based solutions for supporting sustainable development. UNEP/EA.5/Res.5.
WWF (2021). Urban Nature-based Solutions: Cities Leading the Way. Available at: wwfint.awsassets.panda.org/downloads/exe_wwf_a4_template_sbn_final2.pdf

İncelemeler

Ülkemiz Yerel Yönetimleri AB Destek, Hibe ve Fon Kaynaklarından Yeteri Kadar Faydalanabiliyor mu?

Yayın Zamanı

tarih

Yazar

Türkiye’deki yerel yönetimlerin Avrupa Birliği (AB) destek, hibe ve fon kaynaklarından yeterince faydalanıp faydalanmadığı konusu, çeşitli faktörlere bağlı olarak değerlendirilmektedir.

AB Fonlarına Erişim ve Katılım: Türkiye, AB’nin aday ülkesi olarak Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) kapsamında fonlardan yararlanmaktadır. IPA, Türkiye’nin AB müktesebatına uyum sağlaması ve kurumsal kapasitesini artırması amacıyla finansal destek sunmaktadır. Örneğin, 2007-2013 ve 2014-2020 mali dönemlerinde Türkiye, sivil toplum, yargı, çevre, ulaştırma, rekabetçilik, istihdam, enerji ve tarım gibi sektörlerde birçok proje gerçekleştirmiştir.

Yerel Yönetimlerin Katılımı: Yerel yönetimlerin AB fonlarından etkin şekilde faydalanabilmesi için proje hazırlama kapasitesi, uluslararası işbirlikleri ve kurumsal yapıların güçlendirilmesi önem taşımaktadır. “Türkiye ve Avrupa Birliği Arasında Şehir Eşleştirme” (TWIN) Projesi gibi girişimler, Türkiye’deki ve AB üyesi ülkelerdeki yerel yönetimler arasında bilgi ve deneyim paylaşımını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bu tür projeler, yerel düzeyde idari kapasitenin artırılmasına katkı sağlamaktadır.

Karşılaşılan Zorluklar: Bununla birlikte, yerel yönetimlerin AB fonlarından yeterince faydalanamamasının nedenleri arasında proje hazırlama ve yönetme konusundaki deneyim eksikliği, dil bariyerleri, uluslararası ortak bulma zorlukları ve bürokratik engeller sayılabilir. Ayrıca, bazı yerel yönetimlerin kurumsal kapasitelerinin yetersiz olması, fon başvurularında başarı oranını düşürebilmektedir.

Genel olarak, Türkiye’deki yerel yönetimler AB destek, hibe ve fon kaynaklarından faydalanma konusunda belirli adımlar atmış olsa da, mevcut potansiyelin tam anlamıyla kullanıldığını söylemek zordur. Yerel yönetimlerin proje hazırlama kapasitelerinin artırılması, uluslararası işbirliklerinin teşvik edilmesi ve kurumsal yapıların güçlendirilmesi, AB fonlarından daha etkin faydalanmalarını sağlayacaktır.

Türkiye’deki yerel yönetimlerin Avrupa Birliği (AB) destek, hibe ve fon kaynaklarından etkin şekilde faydalanabilmeleri için başvurabilecekleri çeşitli programlar ve araçlar bulunmaktadır. İşte bu kaynaklardan bazıları:

1. Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA): Türkiye, AB’ye aday ülke olarak IPA fonlarından yararlanmaktadır. IPA, aday ülkelerin AB müktesebatına uyum sağlaması ve kurumsal kapasitelerini artırması amacıyla finansal destek sunmaktadır. Yerel yönetimler, çevre, ulaştırma, enerji, bölgesel kalkınma ve insan kaynaklarının geliştirilmesi gibi alanlarda IPA fonlarına başvurabilirler.

2. Ufuk Avrupa (Horizon Europe) Programı: AB’nin 2021-2027 dönemini kapsayan araştırma ve yenilik programı olan Ufuk Avrupa, toplam 95,5 milyar avro bütçeye sahiptir. Yerel yönetimler, akıllı şehirler, sürdürülebilir kalkınma ve çevre projeleri gibi alanlarda bu programa başvurabilirler.

3. Erasmus+ Programı: Eğitim, öğretim, gençlik ve spor alanlarını kapsayan Erasmus+ Programı, 2021-2027 dönemi için 28,4 milyar avro bütçeye sahiptir. Yerel yönetimler, gençlik değişimleri, personel hareketliliği ve eğitim projeleri için bu programdan faydalanabilirler.

4. Avrupa Dayanışma Programı (European Solidarity Corps): Gençlerin gönüllülük faaliyetlerine katılımını teşvik eden bu program, toplumsal projeler için finansman sağlamaktadır. Yerel yönetimler, gençlerin katılımını artıracak projelerle bu programa başvurabilirler.

5. Tek Pazar Programı (Single Market Programme): AB Tek Pazarı’nın etkinliğini artırmayı hedefleyen bu program, 2021-2027 dönemi için 4,2 milyar avro bütçeye sahiptir. Yerel yönetimler, KOBİ’lerin desteklenmesi, tüketicinin korunması ve gıda güvenliği gibi alanlarda projeler sunabilirler.

6. Avrupa Birliği Kentler ve Belediyeler Hibe Programı: Bu program, yerel yönetimlerin kapasitelerini artırmayı ve AB standartlarına uyum sağlamalarını desteklemektedir. Belediyeler, eğitim, teknik destek ve altyapı projeleri için bu hibelerden yararlanabilirler.

7. Yerel Yönetim Reformu Projeleri: AB tarafından finanse edilen ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yürütülen bu projeler, yerel yönetimlerin idari kapasitelerini geliştirmeyi ve katılımcı yönetişimi teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Belediyeler, bu projeler kapsamında teknik destek ve eğitim alabilirler.

Başvuru Süreci ve Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  • Proje Hazırlığı: Yerel yönetimlerin, AB fonlarına başvururken net ve inovatif proje fikirleri geliştirmeleri önemlidir. Proje hedeflerinin, AB programlarının öncelikleriyle uyumlu olması gerekmektedir.
  • Ortaklıklar: Birçok AB programı, farklı ülkelerden ortaklarla işbirliğini teşvik etmektedir. Yerel yönetimlerin, uluslararası ortaklıklar kurarak projelerini güçlendirmeleri önerilir.
  • Kapasite Geliştirme: Proje hazırlama ve yönetme konusundaki deneyim eksiklikleri, fon başvurularında başarı oranını düşürebilir. Bu nedenle, yerel yönetimlerin personelini eğiterek kurumsal kapasitelerini artırmaları faydalı olacaktır.

Yerel yönetimlerin, bu program ve kaynaklardan etkin şekilde faydalanabilmeleri için proje hazırlama kapasitelerini geliştirmeleri, uluslararası işbirliklerini artırmaları ve AB programlarının önceliklerini yakından takip etmeleri önem taşımaktadır.

Okumaya Devam

İncelemeler

Türkiye’nin İklim Değişikliği ile Mücadelesinde Yeni Dönem: 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi ve COP29 Hazırlıkları

Yayın Zamanı

tarih

Yazar

İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulu (İDUKK), Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un başkanlığında Ankara’da bir araya gelerek Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede attığı adımları ve gelecek hedeflerini ele aldı. Toplantıda, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi doğrultusunda yürütülen çalışmalar ve Kasım ayında Azerbaycan’da düzenlenecek COP29 Zirvesi hazırlıkları değerlendirildi.

İklim Kanunu ve 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi

Toplantının açılışında konuşan Bakan Kurum, iklim değişikliğiyle mücadelenin siyaset üstü bir konu olduğuna vurgu yaparak, İklim Kanunu ile ilgili çalışmaların tamamlandığını ve 2025 yılında TBMM’de kabul edilmesinin beklendiğini belirtti. Bu kanunun, 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi doğrultusunda Türkiye’nin iklim mücadelesinde bir anayasa niteliğinde olacağını söyleyen Kurum, çalışmaların tüm paydaşlarla birlikte devam edeceğini açıkladı.

Uzun Dönemli İklim Stratejisi ve COP29 Hazırlıkları

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi, uzun dönemli iklim stratejisi ve COP29 müzakereleri üzerine bir sunum gerçekleştirdi. Prof. Dr. Hasar, Türkiye’nin uluslararası taahhütleri ve iklim değişikliğiyle mücadeledeki adımları hakkında İDUKK üyelerine bilgi verdi.

Yeşil Kalkınma ve Akıllı Şehirler İçin Dijital Dönüşüm

Bakan Kurum, Türkiye’nin çevre ve şehircilik alanında dijital dönüşüm ve yeşil kalkınma hedeflerine uygun bir strateji izlediğini belirtti. 2053 Net Sıfır Emisyon ve yeşil kalkınma hedefleri doğrultusunda, iklim dostu ve yeşil dönüşüm eksenli bir yaklaşımla hareket ettiklerini ifade eden Kurum, Orta Vadeli Program’da dijital dönüşüm ve yeşil finansman hedefleri doğrultusunda çalışmaların sürdüğünü kaydetti.

COP29 Zirvesinde Türkiye’nin 2053 Hedefleri Duyurulacak

Bakan Kurum, toplantıda 2053 Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi’nin detaylarına dikkat çekerek, alınacak kararların COP29’da duyurulacağını açıkladı. Bu zirvede, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesindeki stratejik adımlarının ve yol haritasının sunulacağını belirtti.

Ulusal Depozito Yönetim Sistemi ve Geri Dönüşüm Hedefleri

Türkiye’nin sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda geri kazanım oranını artırmak amacıyla Ulusal Depozito Yönetim Sistemi’nin hayata geçirildiğini açıklayan Kurum, 2035 yılına kadar geri dönüşüm oranını %60’a çıkarmayı hedeflediklerini duyurdu. Sıfır Atık modelinin başarıyla uygulandığını ve Türkiye’nin iklim diplomasisinde örnek bir ülke haline geldiğini belirten Bakan Kurum, arıtılmış atık suların yeniden kullanım oranını ise 2030’da %15’e çıkarmayı amaçladıklarını ifade etti.

Ulusal Yeşil Taksonomi Yönetmeliği 2025’te Uygulamaya Geçiyor

Türkiye’nin özgün ihtiyaçlarına cevap verecek Ulusal Yeşil Taksonomi Yönetmeliği’nin 2025 yılında uygulanmaya başlanacağını ifade eden Bakan Kurum, bu yönetmelikle millet bahçeleri ve ekolojik koridorların genişletilerek yutak alanların artırılacağını belirtti. Türkiye genelinde 81 ilde İl İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulları oluşturularak yerelde iklim projeleri hayata geçirilecek.

Çevre Dostu Şehircilik ve Deprem Bölgesinde Yeşil İlkeler

Çevreye duyarlı şehircilik yaklaşımının konut projelerinde benimsendiğini ifade eden Kurum, son 22 yılda 3,3 milyon sosyal konutun çevreye saygılı ve sıfır atık uyumlu bir şekilde inşa edildiğini belirtti. Deprem bölgesinde ise 452 bin yeni konut ve iş yerinin çevreci ilkeler doğrultusunda yapıldığını vurguladı.

Bu adımlar, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşması ve küresel iklim krizine karşı güçlü bir duruş sergilemesi açısından büyük önem taşıyor.

Okumaya Devam

İncelemeler

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri: Türkiye ve Avrupa Birliği Ekseni Üzerinden Küresel ve Bölgesel Uyumun Önemi

Yayın Zamanı

tarih

Yazar

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH), Birleşmiş Milletler’in 2015 yılında ilan ettiği ve dünya genelinde yoksulluğun, açlığın sona erdirilmesi, iklim değişikliğiyle mücadele, toplumsal eşitlik ve çevrenin korunması gibi küresel sorunları çözmeyi hedefleyen 17 kapsamlı hedeften oluşur. SKH’ler, tüm dünya ülkelerinin ortak refah ve barış içerisinde yaşayabilmesi için belirlenmiş evrensel bir yol haritası sunar. Bu hedefler, 2030 yılına kadar ulaşılmak üzere tasarlanmış olup, sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda devletler, kurumlar, bireyler ve özel sektör iş birliğini teşvik eder.

Türkiye ve Avrupa Birliği Ekseninde SKH’ler

Türkiye ve AB, SKH’lerin başarılması yolunda kararlı adımlar atmakta ve sürdürülebilir kalkınmaya önemli katkılar sağlamaktadır. Türkiye, çevresel sürdürülebilirlik, yenilenebilir enerji, iklim eylemi ve atık yönetimi konularında çeşitli projelerle ilerleme kaydetmiş ve AB ile uyumlu adımlar atmaya başlamıştır. AB ise sürdürülebilirlik alanında dünyada öncü kabul edilmekte olup, bu hedefleri bölgesel politikalar ve stratejilerle desteklemektedir.

Türkiye ve SKH’ler

  1. Yoksulluğun Azaltılması ve Sosyal Refah: Türkiye, SKH’lerin temel hedeflerinden biri olan yoksulluğu azaltmak için çeşitli sosyal yardımlar ve eğitim projeleri geliştirmiştir. Özellikle ekonomik kalkınma ve gelir dağılımında iyileşme sağlanmasıyla, toplumsal refah artırılmaya çalışılmaktadır.
  2. Eğitim ve Cinsiyet Eşitliği: Türkiye’de nitelikli eğitim ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik çalışmalar artmaktadır. Kız çocuklarının eğitimine önem verilmesi ve kadınların iş gücüne katılım oranlarının artırılması SKH’lerle uyumlu olarak ilerlemektedir.
  3. Çevre Koruma ve İklim Eylemi: Türkiye, özellikle iklim değişikliğiyle mücadelede önemli adımlar atmaktadır. Paris İklim Anlaşması’nın onaylanması ve 2053 için karbon nötr hedefi belirlenmesi, ülkenin SKH 13 kapsamında kaydettiği önemli ilerlemelerdir. Ayrıca, Sıfır Atık Projesi gibi uygulamalar, doğal kaynakların korunmasını ve atıkların azaltılmasını desteklemektedir.
  4. Enerji ve Yenilenebilir Kaynakların Kullanımı: Yenilenebilir enerji alanında yatırımlarını artıran Türkiye, 2023 hedefleri doğrultusunda enerji çeşitliliğini artırmayı ve fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmayı amaçlamaktadır. Güneş, rüzgar ve hidroelektrik kaynakları kullanımında artış sağlanmıştır.

Avrupa Birliği ve SKH’ler

  1. Yeşil Mutabakat ve Karbon Nötrlüğü Hedefi: AB, küresel sürdürülebilir kalkınmada öncü bir rol oynayarak 2050 yılı için karbon nötr olma hedefini belirlemiştir. Yeşil Mutabakat (Green Deal), iklim değişikliği ile mücadelede kapsamlı bir politika seti sunar ve üye ülkelerin karbon emisyonlarını sıfırlamayı hedefler.
  2. Döngüsel Ekonomi ve Kaynak Yönetimi: AB, döngüsel ekonomi alanında başarılı bir model oluşturmuştur. Üye ülkelerdeki işletmeler ve vatandaşlar, kaynak verimliliği ve atık azaltımı konularında teşvik edilmektedir. Bu çerçevede Türkiye de döngüsel ekonomi stratejilerini benimseyerek atık yönetimi alanında AB ile uyum sağlamaktadır.
  3. Biyoçeşitlilik ve Doğal Yaşamın Korunması: AB, biyolojik çeşitliliğin korunmasını stratejik öncelik olarak ele alır ve üye ülkelerin doğal yaşam alanlarını korumak için politikalar geliştirir. Türkiye de Avrupa’daki projelere uyum sağlayarak kendi biyoçeşitlilik stratejilerini oluşturmakta ve koruma önlemlerini artırmaktadır.
  4. Eşitsizliklerin Azaltılması ve Sosyal Adalet: AB, SKH 10 kapsamında ülkeler arası ve topluluklar arası eşitsizlikleri azaltmaya yönelik politikalar üretmektedir. Türkiye, AB ile uyum çerçevesinde sosyal adalet ve insan hakları konularında gelişim sağlamakta ve bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi yönünde projeler yürütmektedir.

Türkiye ve AB İçin SKH’lerin Önemi

  • Ekonomik Kalkınmanın Desteklenmesi: Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, ekonomik büyüme ile çevresel koruma dengesini sağlamak adına tüm sektörlerde yapısal değişiklikleri teşvik eder. Türkiye ve AB için bu hedeflere ulaşmak, ekonomilerinin sürdürülebilir büyüme yolunda ilerlemesini sağlar.
  • Çevresel Sürdürülebilirlik ve İklim Direnci: İklim değişikliğine karşı alınan önlemler, Türkiye ve AB için çevre koruma, su ve hava kalitesinin artırılması gibi olumlu etkiler yaratır. İklim direncinin artırılması, gelecekte karşılaşılabilecek afetlerin ve risklerin azaltılmasına yardımcı olur.
  • Toplumsal Eşitlik ve Sosyal Adalet: Toplumsal cinsiyet eşitliği, yoksulluğun azaltılması ve sosyal adalet gibi konular, hem Türkiye hem de AB için toplumsal uyum ve istikrar açısından önemlidir. Bu alanlardaki gelişmeler, bölgesel iş birliğini güçlendirecektir.
  • Küresel Rekabette Üstünlük Sağlama: Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine uyum, ülkelerin küresel pazarda rekabet edebilirliğini artırır. Türkiye ve AB, sürdürülebilir üretim, yenilenebilir enerji ve çevre dostu politikalar sayesinde küresel pazarda avantaj sağlayabilir.

Sonuç

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, Türkiye ve AB için sadece bir hedef değil, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın temel taşıdır. Bu hedeflerin başarıyla uygulanması, toplumların ekonomik, çevresel ve sosyal açıdan daha dirençli, daha eşitlikçi ve daha sürdürülebilir bir geleceğe ulaşmalarını sağlayacaktır. Türkiye, AB ile uyum sürecinde SKH’leri benimseyerek, uluslararası alanda daha rekabetçi ve çevreye duyarlı bir kalkınma yolunda ilerlemektedir. Bu uyum süreci, gelecekte hem Türkiye hem de AB için daha sürdürülebilir bir dünyaya katkıda bulunacak kritik bir adımdır.

Okumaya Devam

Trend

Copyright © 2024 Çevre Portal Türkiye'nin Sürdürülebilir, İlkim Dostu İş ve Sosyal Medya Ağı